28 Ocak 2022 Cuma
Dünyadaki en zor şeydir…
Yazılması bile zor.
“El veda” demek
Ayrılık vaktidir ki; hiçbir ayrılık kolay değildir.
Söze nerden başlayacağını bilemezsin
Boğazın düğümlenir, hüzünlü kelimelere
Doğduğunuz topraklardan, büyüdüğünüz sokaklardan
Hizmet ettiğiniz şehrinizden
Erdem Beyazıt da veda etmişti şehrine;
“Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soyatlar gibi
Bu şehirden gidiyorum”.
Arkadaşa, dosta veda etmek zordur
Nazım Hikmet de veda etmişti dostlarına;
“Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın!
Sizi canımda
canımın içinde,
kavgamı kafamda götürüyorum.
Hoşça kalın
dostlarım benim
hoşça kalın…
Resimlerdeki kuşlar gibi
dizilip üstüne kumsalın.”
Ve üstad Necip Fazıl;
“Yürü, gölgen seni uğurlamakta,
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta
Yolu tam dönerken arkana bak da,
Köşede bir lahza kalıver gitsin!”
Hoşça kalın
Gönlü güzel insanlar
Hoşça Kalın….
Öyle bir kelime ki aslında kalbi anlatıyor.
Kalbin gözüdür, aklın başkentidir
Kalbi ölmüş birisinin taştan bir farkı yoktur.
Haksızlık karşısında içten gelen derin bir sızıdır
İnsan olmayı, belki de “olabilmeyi” anlatıyor, “insan” olmaktır.
Kişiyi doğru olana, insani olana yönlendirir.
Her hareketimiz, davranışımız, tavırlarımız kalbe dokunabilmeli,
Yüreğe dokunmalı, sızlatmalı içimizi
Koruyucu bir kalkandır
Kötülükler karşısında üzüntüyü ve azabı duymalıdır.
“Aklım kabul ediyor ama vicdanım el vermiyor” tanımını çok kullanırız.
Vicdan elbisesini herkes kendi dikmeli, herkesin vicdanı kendinindir.
İnsanın öz mahkemesidir ve en mükemmel adalettir.
Vicdanın eksilmesi, insanlığın eksilmesidir.
Vicdan eksildi ki, duyarsızlaştık, tepki veremez olduk
İçinde bulunduğumuz bu dönemde, anlamını yitirdi.
Zalimlerin, zorbaların, hainlerin vicdanı yoktur
Vicdansızlar, Allahtan korkmazlar.
Vicdanları olanlar haksızlığı, ölümü, öldürmeyi bilmezler.
Vicdan azabı, insanın içinde bir cehennemdir
Vicdan bir şeye evet dediyse onu akıl yalanlayamaz,
Vicdanın sesini dinle!
İnsana daima sorumluluklarını ve yapması ve yapmaması gerekenleri hatırlatır.
İyilik yapmaktan haz alınmasını sağlar,
Kötülük yapmaktan pişmanlık yaşanmasını sağlar,
İyi bir vicdan, en rahat yastıktır.
Nan (ekmek), kör (görmeyen)
Nankörlük: Değerbilmezlik, kadir bilmezlik
En büyük körlüktür, kusurların en büyüğüdür.
Yediği ekmeğin ve gördüğü iyiliğin kıymetini bilmeyen,
Açgözlüler.
Şükretmesini bilmeyen, elindekilerle yetinmeyen, hep daha fazlasını isteyenler
Nimeti inkâr edenler,
Nankörler
Şekilden şekille girerler.
Bir nanköre sormuşlar, “ne yaptı da sen dostuna kırıldın?”
“Şimdiye kadar her dediğimi yaptı, ama birini yapmadı”.
Acı verici bir durum!
Nankör insan; bütün iyiliklerinizi unutur.
Ne çirkin bir huydur!
Bunların hayatları hep sıkıntı, hep dert, hep şikâyet,
Herkese öfke, herkese nefret.
Hırs, aç gözlülük, kıskançlık, bencillik, nevrotik kişiler
Vefasızlar
Vefalı insan, iyiliğinizi unutmaz.
Menfaati bittenler nankörlüğe başlar.
Günü kurtarırlar, menfaatleri varsa onun yüreğine doğru yol alırlar.
Kötü insanlar aynı zamanda nankördür de.
Değer verdiğin, iyi olmasını istediğin, her durumda destek olduğun,
Koşup gittiğin, çaba sarf ettiğin insanlardan nankörlük görmek,
Haince bir davranıştır.
İyiliği de, kötülüğü de unutma,
Nankör de olma,
Nankör olanı da unutma,
Sen yapıcı ol
Eğri duvar çok durmaz.
Hile, düzenbazlık, sahtecilik
Son zamanlarda ne kadar da çoğaldılar
Her gün akıl almaz yöntemler geliştiriyorlar
“Ödül kazandınız” mesajları
Bankadan, emniyetten, valilikten arıyorum numaraları
Kendilerini, Vali, Kaymakam, Belediye Başkanı olarak tanıtıp yardım isteyenler
Hani derler ya’, şeytanın bile aklına gelmeyecek numaralar
İnançta sahtekârlar, münafıklar…
Yalan konuşanlar, uydurma söz söyleyenler,
Yalan haber yazanlar, yalancı şahitler,
Sözlerini tutmayanlar,
Diploma, senet, nüfus cüzdanı, pasaport, taklidi yapanlar,
Sahte para, korsan kitap basanlar,
Marka taklidi yapanlar,
Başkalarına ait kredi kartının kopyasını yapanlar,
Hileli, kalitesiz, bozuk ve zararlı mal üretenler,
Sattığı süte su, bala glikoz katanlar,
Bozuk etlerden sucuk yapanlar,
Tereyağına patates, yoğurda jelatin, fıstıklı baklavaya bezelye koyanlar
Küflü ve bozuk peynirleri eritip yeniden peynir yapanlar,
Kalitesiz malı kaliteli diye satanlar,
Son kullanım tarihi geçmiş etiketleri değiştirenler,
Malı, piyasa fiyatından fazlasına satanlar,
Eksik tartanlar,
Sahte diplomalar ile avukatlık, eczacılık, doktorluk yapanlar,
Yapmacık tebessüm ve güler yüzlüler,
Sahtekârlar…
Fahiş fiyatla mal satanlar
Krizleri fırsata çevirenler
Bencil bir şekilde avantaj elde edenler
Sadece çıkarlarını düşünenler, vicdansız tipler
Fırsatçılar,
Malın fiyatı artsın diye stoklayanlar,
Fiyatı artınca da satanlar
Haksız kazanca niyet edenler
Zan ediyorlar ki,
Kendilerine iyi ve hayırlı bir gelecek hazırlayacaklar.
Ama,
İnsanlardan alınan ahlar ve lânet okumaların hesabını yapmamışlardır.
İnsanları aldatmakla hiçbir zaman iyi bir yere varamazlar.
Fırsatçılığa destek verenler, ayni gemide olduğumuzu unutmasınlar.
Stokladıkları mallardan fazla kazanç sağlamak temiz bir kazanç değildir.
Birlikte yaşadığı toplumdan elde ettiği bu haksız kazanç, kendisine nefretten başka bir şey sağlamaz.
Çok müthiş ve dehşetli bir vebaldir.
Ne büyük bir sahtekârlıktır!
Halkın zaruri ihtiyaçlarını,
Nasıl olsa gelip alacak deyip, farklı fiyatlarla her gün etiket değiştirenler
İnsanlığın yüz karasıdırlar.
Ticaret ahlâkının en önemli ilkesi doğruluk ve dürüstlüktür.
Yalan ve hile ile elde edilen malda hiçbir hayır yoktur.
Ahilik ahlakı silindi gitti
“Harama bakma, haram yeme, haram içme!
Yanlış ölçme, eksik tartma!
Dünya malına tamah etme!”