“Hobbit” Serisinin İzleyiciye Kendini Sevdirmiş Birbirinden Cesur Karakterleri

Ejderhalar, cüceler, elfler, ve büyücüler gibi farklı unsurlarla karşımıza çıktığından, fantastik eser sevenlerin oldukça sevdiği bir seri ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ‘Hobbit’.

‘Hobbit’ serisi İlk seriden 9 yıl sonra seyircinin karşısına çıktı. ‘Yüzüklerin Efendisi’ üçlemesinden çok öncesini anlattığından izlerken ‘Hobbit’ serisiden başlamak izleyecekler için daha doğru olacaktır.

‘Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri’ filminden önce, Peter Jackson’ın ‘Hobbit’ filmleri, J. R. R. Tolkien’in eserlerinin en kötü modern uyarlaması olarak kabul edilmişti. Jackson’ın Guillermo del Toro’dan korkunç bir prodüksiyon devralması nedeniyle, filmler aşırı uzun, konular çok dağınık ve aşırı CGI’dan muzdarip olan bir seri maalesef “Hobbit”.

Bir veya iki eski karakter dışında, oyuncu kadrosunun çoğu yeni yüzlerdi ve kendilerini izleyicilere sevdirmek için çok  çalışmak zorundalardı. Yürekten performans sergileyen fantastik aktörler veya uygulanılan stratejiler sayesinde de bunu başardılar. 

Biz de ‘Hobbit’ serisinin en sevilen karakterlerini sizin için sıraladık.

Azog’dan kaçan Gandalf, topluluğu şekil değiştiren Beorn’un evine doğru yönlendirir. Kendisi bazen harika bir adama, bazen de kocaman bir ayıya dönüşür. Cücelerden çok hoşlanmasa da, onu atalarından kalma dağ evinden kovdukları için orklardan daha fazla nefret eder.

Kendi himayesindeki hayvanlara çok özenli davranır ve toprağına zarar vermeye kalkışanlarla savaşmaktan korkmaz. Ne yazık ki maalesef Beorn’a “Beş Ordunun Savaşı” filminde Bolg’u öldürerek halkının intikamını alma şansı verilmese de, kendisi yine de bütün bir orduyu gaza getirmeyi başarır.

Bofur, Bifur’un kuzeni, Bombur’un kardeşi ve samimi bir cücedir. Güzel bıyığı ve şapkasıyla birlikte Bofur’un temiz kalbi, üçlemenin en önemli anlarından birini gözler önüne serer. ‘Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’ filminde Bilbo neredeyse grubu terk ederken Bofur onu yakalar ve aralarında samimi bir konuşma geçer.

Bizi yolculuğun öncesine götüren bu film, cüceler Ayrıkvadi’deki elflerin ziyafetini mahvederken Bofur’un bu esnada  eğlenceli bir şarkı söylediği sahne ile Bofur’u akıllara sevimli bir karakter olarak kazıdığını da söylemeden geçmeyelim.

Yönetmen Jackson’ın hayranları, Balin’i Gimli’nin Moria’yı geri almaya çalışan kuzeni olarak hatırlayacaktır. Cüce topluluğunun Yalnız Dağ’ın (Erebor) altında yaşadığını hatırlayan tek cüce olan Balin, Thorin’in güvenilir danışmanı ve arkadaşı olarak karşımıza çıkar.  Balin’in hikayedeki rolü Bilbo’yu ve seyirciyi Thorin’in geçmişi hakkında bilgilendirmek diyebiliriz.

Bilbo ile sık sık aynı karede görmek mümkün ve yaşı nedeniyle cüceler ile aralarında büyükbaba-torun benzeri bir ilişki gelişiyor. Aralarındaki bu duygusal bağ Balin’in başına gelenleri hatırladığınızda Bilbo’yla vedalaşmalarını daha hüzünlü kılabilir.

Dünyayı Sauron’dan korumak için gönderilen beş büyücü arasında en sıra dışı olanı Kahverengi Radagast’tır. Radagast ormanları ve hayvanları saldırılara karşı korur. Bu, Dol Guldur’un harabelerindeki Necromancer’ı keşfetmesini sağlar.

Radagast’ın hayvanlara olan sevgisi kalpleri ısıtan türden. “Dr. Who” dizisinin yıldızı Sylvester McCoyis’in başarılı oyunculuğu, Radagast’ın içindeki gücü keşfetmemize yardımcı olur. Filmde birkaç kez Gandalf’ın yardımına yetişir ve Gandalf’a yeni bir asa bile verir.

Demir Tepelerin Efendisi, Thorin’in kuzeni ve birçok savaşın gazisidir. Thorin Yalnız Dağ’ı yeniden ele geçirdiğinde, Dain’e onu istilacılardan ve elflerden korumak adına bir cüce ordusu getirmesi için haber gönderir. Beş ordunun savaşı ve Thorin’in ölümünden sonra Dain, “Dağın Altındaki Yeni Kral” olarak taç giyer.

Billy Connolly, bir elf kralına ‘sivri kulaklı prenses’ demekten çekinmeyen bir cücedir ve onun böylesine cesaretli olması Thorin’in boğuştuğu binlerce düşünce arasında bir umut ışığı olur. Ne yazık ki, oyuncu Connolly ağır makyajı kaldıramaz ve bu yüzden Dain’in sahnelerinin çoğu kötü yapılmış CGI ile tamamlanır.

Smaug’u öldürmeyi başaramayan Dale Lordu Girion’un soyundan gelen Bard, gemici olarak çalıştığı Laketown’da yaşar. Laketown Efendisi, çocukları için sesini çıkarmasa da, siyasi bir rakip olarak gördüğü Bard’dan nefret eder. Bilbo ve cüceler geldiğinde ise işler daha da karmaşık hale gelir.

Bard’ın soyu geçmişteki  modern bir lider olan büyük bir kralın soyuna dayanır. Ayrıca ailesiyle olan ilişkisi sayesinde kendi kişiliğini oluşturma şansına da sahip olan bir adamdır. Luke Evans, normal bir hayat isteyen ama sürekli maceraya atılan genç bir adam olarak ise sağlam bir performans sergiliyor.

Büyükbabasının ölümü ve babasının ortadan kaybolmasıyla Thorin Oakenshield, Yalnız Dağ’ın meşru varisi olur. Ne yazık ki gururu ve elflere karşı güvensizliği nedeniyle çok az arkadaşa sahiptir. Bununla birlikte, doğuştan hakkını geri kazanmak ve sağa sola savrulmuş halkına bir ev vermek için her şeyi riske atmaya hazırdır.

Ancak ‘Beklenmedik Yolculuk’ filminde Bilbo’yu arkadaş olarak kabul ettiğinde samimi bir sahne gözler önüne serer. Richard Armitage oyunculuğuyla, Thorin’in karakterini her açıdan görmemizi sağlıyor ve dahası Thorin’in öfkesi serbest kaldığı her an daha da yükseleyor gözümüzde. Senaristler Thorin’in hikayesinden o kadar çok keyif almış olmalılar ki, ‘Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’ filminden başlayarak Thorin karakteri neredeyse üçlemenin ana karakteri haline geldi.

Legolas’ın babası ve Mirkwood’un hükümdarı Thranduil, topraklarını dışarıdan soyutlayan ve sınırlarının dışında neler olup bittiğini umursamayan bir hükümdar. Ancak, ejderhanın ölüm haberi ona ulaştığında, Laketownadamlarını yiyecek ve askerlerle desteklemeye gider. Ama tabii ki kendisininbir şartı vardır; Bard’ın uzun zamandır imrendiği beyaz değerli taşları almasınayardım etmesini ister.

Karısını orklara kaptırmanın yanı sıra, ejderhalarla savaşırken aldığı yaraları gizlemek için sihir kullanır. Aktör Lea Pace ağzından çıkan her kelimeyi öyle etkili rolüne aktarır ki, bu da Thranduil’i yaşadığı acılardan dolayı içine kapanan bir karakter olarak seyirciye sunar.

Hobbitlerin ilk etapta evlerinden kovulmalarının nedeni kuzeyin son büyük ejderi olan Smaug’dur. Thorin’in büyükbabasının hazinesi ile kandırılarak Yalnız Dağ’a getirilen Smaug hazineyi kendisininmiş gibi sahiplenir ve Dale krallığını büyük ölçüde yok eder. Cüceler, Arkenstone’u Smaug’un hazinesinden çalmak için geri döndüğünde, Smaug tüm gazabıyla uyanır.

Bu, timsahları taklit eden, kertenkeleleri gözlemleyen ve ejderha için Hareket Yakalama (3 boyutlu modelleme için insan veya hayvanların hareketlerini kaydettikten sonra dijital ortama aktarılması) sağlayan Benedict Cumberbatch’e ne kadar teşekkür etsek az. Ayrıca iyi seçilmiş diyaloglar ve Bilbo ile ikonik karşılaşmasının kitaba sadık kalınarak yaratılması sayesinde Smaug’un zekasını da görmüş oluyoruz.

Bu hikayenin Bilbo’su ilk olarak ‘Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği’ filminde karşımıza çıkandan çok farklı bir karakter. Ian Holm’un canlandırdığı macera sever yazarın aksine, Martin Freeman’ın Bilbo’su asla bir maceranın hayalini kurmayan çekingen bir Hobbit’tir. Ancak, yavaş yavaş cesaretini toplar ve yolculuk bitmeden gerçek bir hırsıza dönüşür.

Sadece gözlerini yere çevirerek ya da dudaklarını bükmesiyle, Bilbo’nun o anda hissettiği her türlü duyguyu mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Hikayesi filmin alt konuları arasında kaybolurken, ‘Hobbit: Beş Ordu’nun Savaşı’ filmi, Bilbo’nun bu çatışmaya bir son vermek için hayatını riske atmaya istekli olduğunu gösterir ve  izleyiciye iyi kalpliliğini ve özverililiğini hatırlatır. Ve tabii bizlerin de Bilbo’nun karakterine dair bir şeyler öğrenmesine yardımcı olur.